Zanzibar

Dolambaçlı dar sokakları, oymalı ahşap kapıları, kalabalık çarşılarıyla tarih ve kültür merkezi Stone Town. Ve palmiyeler ve hindistancevizi ağaçları ve berrak sularla kuşatılmış balıkçı köyleri... Tanzanya'nın kıyıları mercan kümeleriyle kaplı berrak koylarının hemen açığındaki üç büyük adadan biri olan Zanzibar, rengârenk kültürü, sıcakkanlı halkı ve inanılmaz doğasıyla hiç bitmeyecek bir film gibi...

İnsanların, araçların, gökyüzündeki son turlarını tamamlayan martıların sesleri kesilip yalnızca rüzgârın ıslığı, ağaçların hışırtısı ve yağmurun şarkısının duyulduğu geceyarılarından birinde gözlerim masmavi bir ekrana odaklanmış... Hızla akan görüntüler, kıyıya vurup geri çekilerek zemini genişleten dalga kütleleri gibi zihnime yayılarak belirginleşiyor. Küçük bir kutunun içinde, kocaman bir dünya gördüğüm. Renkler, sesler algı kapılarımı zorluyor...

Sualtına ait bir belgesel bu illüzyonun nedeni. O küçücük kutudan, tek düzlemli bir ekrandan zihnime ve duygularıma direkt hitap ederek gelen dalgalar dünyamı zenginleştiriyor. Dalgıçlık ve fotoğrafçılık sıfatlarım, algıda seçiciliğe yol açarak ekrana kilitlenmemi kolaylaştırıyor.

Albenisi kendinden menkul sualtı dünyasının anlatıldığı belgesel bitip de televizyonu kapattığımda yoğun bir sessizlik kuşatıyor çevremi. Bu sükûta anlam kazandırmak düşüncesiyle, belgesele mekân olan Zanzibar'ı düşünüp sözcüğü duyulabilir bir sesle tekrarlıyorum; Zanzibar, Zanzi, Zan...

Bir an duruyor, sözcüğü tamamlama işini orada, o hayal ülkesinde ifa etmeye karar veriyorum. Bir roman kahramanı gibi... Esrarengiz bir yabancının kapısına bıraktığı haritadaki ülkeyi bulmak için uzun yolculuklara çıkan gezgin bir roman kahramanı gibi... Televizyondaki gezginin Zanzibar'ı anlatmasını bir mesaj addedip kendimi bu gizem coğrafyasının topraklarında, sözcüğün devamını aramaya elçi tayin ediyorum.

Gözlerim ve parmaklarım, çalışma masamdaki dev dünya haritası üzerinde Zanzibar'ı aramaya başladı bile. Ancak adını çok nadir duyduğum bu adanın yerini bulmak çok da kolay olmuyor. Kitapların sayfaları arasına dalıyor ve Tanzanya açıklarına yerleşmiş küçücük adayı görüyorum. Ve Zanzibar, üç aşağı beş yukarı zihnimde konumlanıyor.

İşaret parmağım, toprakları Hint Okyanusu kıyılarından başlayıp Afrika'nın ortasındaki Göller Çöküntüsü'ne kadar uzanan Tanzanya'nın kıyıları mercan kümeleriyle kaplı koylarını izliyor önce ve kıyının açığındaki üç büyük adadan biri olan Zanzibar'ı, Pemba ve Mafia adalarının yakınlarında buluyor. Hemen Zanzibar'ı bir daire içine alıveriyorum. Bu daireyi, internetten ve Afrika'ya giden arkadaşlarımdan bu efsanevi ada ile ilgili aldığım bilgiler genişletecek ve anlamlandıracak.

Enformasyonum arttıkça gezi rotam da yavaş yavaş belirginleşiyor. Sonunda teorim, pratiğe dökülmeye hazır hale geldi gibi. Bavullarımı kaptığım gibi uçaktayım.

GEZİ REHBERİ: ZANZİBAR

KONAKLAMA
Her bütçeye uygun pansiyon ve oteller mevcut. Genelde pansiyonlarda (guest house) 10 $ ile 30 $ arasında oda bulmak mümkün. Bunun dışında pek çok lüks otel de bulunuyor.
Hotel Marine
Limanın karşısında Arap mimarisiyle göze çarpan güzel bir otel. Sabah kahvaltısı dahil kişi başı gecelik konaklama 30 $.
Malindi, Stone Town P.O. Box 2255. Tel: 232 20 88

Emerson's & Green Hotel
Stone Town'ın en yüksek oteli. Bu lüks otelin oldukça zevkli dekoru hemen dikkat çekiyor. Çatısındaki restoran Zanzibar'ın iyilerinden.
Stone Town 236, Hurumzi Street P.O. Box. 4044. Tel: 230 171

Karıbu Inn Hotel
Stone Town sahilinde merkezi bir konumda yer alan otelde oda fiyatları 10 $ ile 35 $ arasında.
Shangani P.O. Box. 3428. Tel: 233 058
Coco De Mer Hotel
Oda fiyatları 30 $ ile 55 $ arasında değişiyor. Shangani P.O. Box. 2363. Tel:308 52
Nungwi Village Resort
Nungwi sahillerinde 30 $'dan başlayan bungalovlar. Bungalovların lüksü arttıkça fiyatları da artıyor.
Nungwi kuzey sahili. Tel: 0811-606 701
Palm Beach Inn, Bwejuu
Doğu sahillerindeki bungalovlarda 30 $ ile 65 $ arasında fiyatlarla kalınabiliyor.
P.O Box 1484 Bweju. Tel: 232 733
Zanzibar, Hint Okyanusu'nda Tanzanya'da bağlı özerk yönetime sahip Unguja, Pemba ve 50 kadar diğer adadan oluşuyor. Unguja aynı zamanda Zanzibar Adası olarak da adlandırılıyor ve Tanzanya'nın 35 km doğusunda yer alıyor. Adanın uzunluğu 85 km ve en geniş yerinde 30 km eninde.

Emirates Havayolları ile İstanbul'dan başlayan yolculuğumda ilk durak, Dubai. Bir sonraki uçağı beklerken havaalanında sabahı etmek bile beni sinirlendiremiyor. Bu yolculuğa ayrı bir anlam yükledim ne de olsa... Bulutlar arasında Tanzanya'nın başkenti Darüsselam'a doğru seyrederken, belgeselde izlediğim sahneler zihnimde kıpırdanıp heyecanımı arttırdıkça arttırıyor.

Darüsselam'a iner inmez hissedilen güzel hava, geride bıraktığım soğuk ve yağmurlu İstanbul atmosferinden sonra üzerimde tam bir doping etkisi yapıyor. Yüzümde gülücükler, işlemlerimi yaptırmaya koyuluyorum. Tanzanya'ya giriş yaparken sarı humma aşısı olmanın zorunluluğundan önceki bilgilerim sayesinde haberdarım. İlk kontrolü yapan polis, önce vize alıp geçmemi söylüyor ancak pasaportumun üzerindeki T ve C harflerini görmesiyle birlikte pasaportum bir tenis topu gibi iki oda arasında gidip gelmeye başlayıveriyor.

Yaklaşık bir saat süren beklemeden sonra beni karşılamaya gelen arkadaşımın yardımıyla 20 dolar vererek vizemi alıyor ve Tanzanya'ya giriş yapıyorum. (Havaalanından vize alınarak da girilebilen bu ülkeye gidecek gezginlere, eğer sürprizlerden hiç hoşlanmıyanlar grubundan iseler, önerim vizelerini Tanzanya'nın Türkiye'deki fahri konsolosluğundan almaları yönünde.)

Havaalanından çıktık. Arkadaşımın kiraladığı taksi ile Darüsselam'la tanışacağız. Ülkenin başkenti ve (Ruanda, Burundi ve Zambiya'nın da yararlandığı) tek limanı olan Darüsselam sokaklarını gezerken bir yandan da Zanzibar Adası hakkında bilgi almayı sürdürüyorum. Yarın sabah erkenden Zanzibar'a gitmek için deniz otobüslerinin kalktığı limanda olacağız...

Kişi başı bilet fiyatının 30 dolar olduğu deniz otobüsünün üst katı, ayrıcalığı seven turistler için first class olarak düzenlenmiş. Kendinize VIP sıfatı kondurmak isterseniz 10 dolar daha vererek bu ayrıcalıktan yararlanabiliyorsunuz. Birbuçuk saati geçen yolculuk boyunca, Hint Okyanusu'ndaki gel-gitler sonucu ortaya çıkan, turkuvaz renkli denizin üzerine renkli inciler gibi saçılmış küçük adaların ve adalar çevresinde balık tutmaya çalışan yerel balıkçıların beyaz yelkenli teknelerinin arasından geçip gidiyoruz sabah kahvaltısı niyetine ikram edilen sütlü çayı içip kuru ekmeğe yüz çevirerek...

Zanzibar Adası ufukta iyiden iyiye belirince deniz otobüsü yavaşlıyor ve limandaki hareketlilik işte ancak o zaman fark edilebiliyor. İner inmez bizi çevreleyen hamal ve taksici kalabalığından, her zor durumda yanımda olan arkadaşımın yerel dilde de konuşabilmesi sayesinde kolayca kurtuluyoruz. Zanzibar'da ikinci bir pasaport kontrolüne gireceğimizi öğrenince çok şaşırıyorum çünkü, topladığım onca bilgiye rağmen, adanın kendi gümrük kuralları olduğunu o ana dek bilmiyorum. Darüsselam'daki polislerle kıyaslandığında pek güleryüzlü olan ada polisleri, "hoşgeldiniz" diyor ve iyi tatiller temennilerini iletmeyi de unutmuyor.

Artık yanımızda adada bizi karşılayan Hintli dostumuz da var. Birlikte otele doğru yürüyoruz. Otelimizde yerliler ve turistler için çift fiyat uygulanıyor. (Bu uygulamanın sadece otel için değil, herşey için geçerli olduğunu daha sonra öğreneceğim.) Bu kez Hintli dostumuz devrede ve onun sayesinde yerliler için uygulanan fiyata odayı kiralıyoruz. Önce eşyalarımızı otele bırakacak, sonra da Stone Town sokaklarını keşfe çıkacağız.

Son iki yüzyıldır hemen hiçbir değişime uğramayan Stone Town, Zanzibar'ın tarih ve kültür merkezi olarak adanın tam kalbinde yer alıyor.

Gözümüze çarpan ilk kalabalığa yanaşıyor ve hindistancevizi satıcısının ikramıyla, adanın en önemli ürünlerinden birinin lezzetini test ediyoruz. Stone Town'ın dolambaçlı dar sokakları, Zanzibar'a özgü pirinç çivilerle süslenmiş oymalı tahta kapıları, telaş içindeki insanların koşuşturduğu balık pazarı, kalabalık çarşıları, okullarına yetişmeye çalışan ve renk renk üniformalarıyla dikkat çeken kız öğrencileri, iddialı renklerden oluşan ve kangas adı verilen yerel giysileriyle Zanzibar kadınları ile düşündüğümden daha fazlasını bulduğum bu kültürel zenginlik içinde doğru yere geldiğimi anlıyorum. Ağzımda hindistancevizinin o çok farklı tadı...

Sokaklarda dolaşırken bir kafede, Bohemian Rapsody'yi işitiyorum. (Queen grubunun ünlü solisti Freddie Mercury, 1946 yılında Zanzibar'da doğmuş, Stone Town'da yaşamış ve bu şarkı Milenyum'un en iyi parçası seçilmiş...)

Zanzibar, tarih boyunca tüccarları, maceraperestleri, yağmacıları ve kâşifleri kendine çekmeyi başarmış. Ve Asurlular, Sümerler, Mısırlılar, Fenikeliler, Hintliler, Çinliler, Persler, Portekizliler, Araplar, Hollandalılar ve İngilizler tarihin belirli dönemlerinde adada bulunmuş. Özellikle Şirazi Persleri ve Umman'dan gelen Araplar, Zanzibar nüfusunun yüzde 97'sinin Müslüman olmasında etkili olmuş.

Zanzibar'ın kaydadeğer ilk ziyaretçileri ise 8. yüzyılda geldiği düşünülen Ummanlı Arap tüccarlar. Araplar yüzyıllar boyunca fildişi, baharat ve köle ticareti için Umman'dan muson rüzgârları ile denize açılmış. 1832 yılında Umman'da ortaya çıkan Busaid Hanedanı'nın başında bulunan Sultan Seyyid Said, sultanlığını savunulması çok daha zor olan Muscat'tan kendisinin ve torunlarının 130 yıl boyunca hüküm süreceği ufak ve savunulması daha kolay olan Zanzibar Adası'na taşımış.

Doğu Afrika sahillerine yerleşmek üzere Orta Doğu'dan gelen Şirazi Persleri için olay daha farklı. Hikâyeye göre, İS 975 yılında İran'daki Şiraz (o dönem Pers ülkesi sınırları içinde) kentinde yaşayan Abi Ben Sultan Hasan rüyasında bir farenin evinin temellerini kemirerek yok ettiğini görür ve bunu, halkının yok olacağına dair bir kehanet olarak yorumlar. Şiraz sarayının ileri gelenleri bu yorumu gülünç bulup alay etseler de, Sultan Hasan'ın ailesi ve yandaşları bu rüyayı ciddiye alarak göç etmeye karar verir.

Yedi yelkenliyle Hint Okyanusu'na açılan grup üyeleri, korkunç bir fırtınaya yakalanıp farklı yönlere savrulur ve Doğu Afrika sahilleri boyunca aralarında Zanzibar Adası'nın da bulunduğu yedi ayrı yerden karaya çıkarak yerleşmeye başlar...

Şirazlılar ile Afrikalılar arasındaki yaygın evlilikler, farklı niteliklere sahip bir kıyı toplumunun ve "Swahili" olarak bilinen, kısmen Arapça'dan türeyen yeni bir dilin doğmasına yol açmış. Swahili adının, "kıyı şeridi" anlamına gelen Arapça "savahil" kelimesinden doğduğu sanılıyor. Zanzibar adı da iki Arapça kelimenin birleşmesinden oluşuyor. İlki "zinj", siyah anlamına gelirken ikincisi "barr" yer, ada anlamında.

Baharat adaya ilk defa 1818 yılında getirilmiş ve Zanzibar'ın tropikal ikliminde, verimli topraklarında yıldızı parlamış. Ve yüzyılın ortalarında Zanzibar ve çevresindeki adalar, dünyanın en büyük baharat üreticisi ve doğu Afrika sahillerinin en büyük köle ticaret merkezi olmuş. Köle ticareti, bu işi yapan Ummanlı Araplara çok büyük kazançlar sağlamış. 1822 yılında Umman Arapları köle satışını yasaklayan Moresby Antlaşması'nı imzalasa da, köle tacirleri çok sayıda Afrikalıyı öldürmeye ve esir etmeye devam etmiş. Hemen hemen her topluluk köle ticareti ile uzaktan veya yakından ilgilenmiş.

Avrupalılar köleleri Hint Okyanusu'ndaki plantasyonlarda çalıştırmış, Afrikalı hükümdarlar ise savaş tutsaklarını köle olarak satmış. Kabileler arasında uzun süren savaşlar zaman zaman esir bolluğuna da yol açmış. Ancak Doe kabilesinde olduğu gibi, fazla stoğu yemek gibi bir alışkanlığa sahip oldukları için bazen köle olarak satılmak bir tutsağın başına gelebilecek en kötü şey olmuyormuş! Zanzibar Adası'nda köle, baharat ve fildişi ticareti Arapların zenginliğinin ve refahının kaynağını oluşturmuş. Köle satışını yasaklayan uluslararası anlaşmalara rağmen Araplar köle ticaretine devam edince İngilizler 1896 yılında adayı kuşatmış ve Arapların kalesini yerle bir ederek savaştan galip çıkmış. Tam 45 dakika süren bu savaş, dünyanın en kısa savaşlarından biri olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na geçmiş.

Eski Tanganyika ile Zanzibar Cumhuriyeti'nin (1964'den önce sultanlık) birleşmesinden oluşan Tanzanya'nın tarihi ve bugününü daha iyi anlamak biraz da köle ticaretinin ülkede ne denli önemli boyutlarda yaşandığını bilmekten geçiyor.

19. yüzyılda çok güçlü bir sultanlık olan Zanzibar, gelirinin büyük bölümünü köle ticaretinden sağlıyor. Köle ticaretinin merkeziyse Zanzibar'ın tam karşısında yer alan ve Darüsselam'dan önce Tanganyika'nın başkenti olan Bagamoyo. Bölgeye ayak basan Avrupalılar bu ticarete karşı çıkıyor; onları izleyen sömürgeciler ise kısa sürede egemenliklerini kabul ettiriyor. 1884'te Carl Peters isimli bir Alman gezgin, kıyı halkıyla bir himaye anlaşması imzalayarak Deutsche Öst-Afrika Gesellschaft şirketini kuruyor. Daha sonra Alman birlikleri kıyıyı izleyerek iç kesimlere sızıyor ve tüm kabileleri egemenlik altına alıyor. Almanların bölgedeki egemenliklerinin sona erdiği tarihse 1918. Milletler Cemiyeti'nin Avrupa'da savaşın sona ermesinden sonra İngiltere'nin gözetimine verdiği Tanganyika toprakları, II. Dünya Savaşı'nın ardından sömürgelikten kurtulma hareketini yaşıyor. Kanlı olaylara yol açmadan sonuçlandırılan bu hareket sonrası 9 Aralık 1961'de Tanganyika'nın, 10 Aralık 1963'te de Zanzibar Sultanlığı'nın bağımsızlıkları tanınıyor. 1964 yılında Tanganyika komünist eğilimli kanlı bir devrimin gerçekleştiği Zanzibar ile birleşerek Tanzanya'yı oluşturuyor ve tüm Tanzanya için tek bir meclisin kurulmasına rağmen Zanzibar, kendi meclisini ve yetkilerini koruyor.

Stone Town sokaklarında gezerken böylesine karışık bir tarihsel birikimi günümüze taşıyan Zanzibar'da bugün ayakta kalan evlerin çoğunun 19. yüzyılda inşa edildiğini öğreniyorum. Birleşmiş Milletler tarafından koruma altına alınmış olan Stone Town'da, zenginlerin uğruna yarışırcasına para harcadığı pirinç çivilerle süslenmiş elişi oyma kapıların gösterişi, sahibinin statüsünü ortaya koyan bir işaret sayılıyor. Kadınların kangas adlı yerel giysileri de iletmek istedikleri mesaja göre renk ve motif değiştiriyor; evli, bekar, dul veya başka mesajlar taşıyan elbiselerle dolaşmak hiç de fena fikir değil... Günümüzde bin 700 üzerinde bina barındıran Stone Town, 51 camii, 6 Hindu tapınağı ve iki Hıristiyan kilisesi ile farklı kültürlere de ev sahipliği yapıyor.

İnsanlar birbirlerine "jambo" diyerek selam veriyor. Bu basit ama anlamlı "merhaba" sözcüğü, pek çok kapıyı kolayca açabiliyor. Fotoğraf çektirmekten pek hoşlanmayan Zanzibarlıların dostluğunu kazanmak için onlarla sohbet etmeniz gerekiyor.

Tekne turları ile gidilebilen Stone Town'ın çevresindeki adalardan en meşhuru Prison. Küçük, hoş sahili ve dev kara kaplumbağaları ile ilgi toplayan adayı şnorkel imkânının olması daha çekici kılıyor. Adından da anlaşılacağı gibi adada bir hapishane bulunuyor ancak bina ceza amaçlı değil daha çok karantina amaçlı kullanılmış.

Sahil boyunda yer alan Sultan Barghash tarafından yaptırılan House of Wonders ve az ilerisindeki Arap Kalesi azametli görünüşleri ile eminim tüm Zanzibar ziyaretçilerinin dikkatini çekiyordur. Sahilde, Forodhani'deki Jamituri Bahçesi'nde geceler, tıpkı Marakeş geceleri gibi. Deniz ürünlerinden çöp şişe kadar her tür yiyeceğin satıldığı, tezgâhların dev birer açık lokantaya dönüştüğü bu sahilde, lüks ışıklarına karışan dumanların yarattığı doğal atmosferde yemek yemek tam bir eğlence.

Turistler kadar yerel halk tarafından da tercih edilen bu mekânda, daha önce tatma imkânı bulamadığım deniz ürünlerini bir bir deniyorum. Yemekten sonra sıra alışverişe geliyor. Yer tezgâhlarında sergilenen, Afrika sanatının tipik örnekleri olan elişi kolye, mask, heykelcik ve tahta objeler arasından koleksiyonuma uygun parçalar bulmak hiç zor olmuyor.

Bir başka gün gizemli ve romantik Stone Town sokaklarında gezerken tanıştığım rehber Hacı Ömer'in, adanın kuzeyindeki balıkçı kasabası Nungwi'ye düzenlediği tura katılıyorum. Sabah 08.00'de minibüsle yola koyuluyoruz. Yerleşim birimleri içinden geçen yolu zaman zaman yemyeşil palmiye ağaçları, mangrov ve muz ağaçları, bisikletliler, rengârenk kangaslara bürünmüş kadınlar süslüyor. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğun belirli noktalarında aracı durdurarak bazı kontroller yapan polisler, turistleri rahatsız etmemeye çalışıyor. Yolun son 7-8 kilometresi bozuk olduğu için toprak yolda hoplaya zıplaya ulaşıyoruz Nungwi'ye. Vakit kaybetmeden bungalov tarzı odalardan birini kiralıyor ve sahile iniyorum. Turkuvaz denizde neşeyle yüzen turistler ve 15. yüzyılda köle ve baharat taşımak için tik adlı bataklık ağacından yapılan "dhow"lar beyaz yelkenleri ile bir ressamın fırçasından çıkmışcasına fonda yerini alıyor.

Keşif için balıkçı köyüne doğru ilerlerken, bembeyaz kumların üzerinde parlayan küçük deniz kabuklarından topluyorum. Suyun içinde neşeyle oynaşan çocukların fotoğrafını çekmeye yeltendiğimde, hep bir ağızdan "no foto" diye bağırıyorlar! (Adada küçük büyük herkesin fotoğraf çektirmemek üzere yaptığı sözleşmeyi yumuşatmak için dolar kullanmak gerektiğini de sonradan öğreniyorum.)

Küçük bir balıkçı köyü olan Nungwi'de köy halkının tek geçim kaynağı balıkçılık ve bazı deniz ürünlerini pazara sunmak. Köye gelen İngiliz işletmecilerin katkılarıyla gelişmeye başlayan turizmden yeni yeni para kazanma aşamasındalar ama yine de durumları pek iç açıcı değil. Aslında, halk sade ve basit yaşam tarzından fazla şikayetçi değil, onları belki de asıl rahatsız eden biz turistlerizdir, kimbilir?

Akşama doğru bir grup köylü kadının, ellerinde küçük kaplarla sahilde toplanması ilgimi çekiyor ancak İngilizce bilmedikleri için ne yaptıklarını anlayamıyorum. Neşe içinde konuşup kahkahalar atan kadınlar, güneş battıktan sonra üzerlerindeki elbiselerle, tek sıra halinde denize giriyor. Sonra bir halka oluşturup biraraya geliyor ve bazı hareketleri defalarca tekrarlıyorlar. İşin sırrı kıyıya çıktıklarında, ellerindeki küçük gözenekli ağ ve balıkları koydukları çuval sayesinde çözülüyor. Ay ışığının altında, yakaladıkları balıkları eşit bir şekilde paylaştırmaya çalışırken bir yandan da arkadaki restorandan gelen müziğin ritmine kapılarak dans ediyorlar. Balıkların paylaşımı bittikten sonra tekrar geldikleri gibi neşe içinde, karanlığa doğru yürüyerek gözden kayboluyorlar.



Zanzibar

Bir başka gün rotamızı adanın doğu sahillerine çevirerek Paje denilen sahile doğru yola çıkıyoruz. Minibüsümüz önce Stone Town'a uğrayacak ve Danimarkalı turistleri alacak, sonra da yolumuzun üstünde bulunan, adadaki en büyük orman bölgesini ve dünyada sadece bu ormanda yaşayan "Red colombus" maymunlarını görmeye gideceğiz.

Girişe 8 dolar vererek bir rehber eşliğinde ilerliyoruz. Rehber ormanda "Red colombus" maymunlarının dışında 50 tür kelebek, 83 tür kuş ve çeşitli yılan türlerinin bulunduğunu fakat faunadaki en önemli canlının Zanzibar leoparı olduğunu anlatıyor. Tabii ki hepimiz bu ilginç leoparı görmek için can atıyoruz. Ancak rehberimiz bu talebimiz karşısında sadece gülümsüyor. Bunca zaman -kendisi dahil- hiç kimsenin Zanzibar leoparını görmediğini, izine bile rastlamadığını söylemesi karşısında bunun gerçek mi, yoksa bir efsane mi olduğuna karar veremiyoruz. "Red colombus" maymunları ise daldan dala zıplayarak, en büyük düşmanları insanlardan fazla ürkmeden, huzur içinde yaşamlarını sürdürüyor. Rahatlarını bozmamak için çok sessiz hareket edip kısa sürede ormanı terk ediyor ve yola devam ediyoruz.

İki saat sonra Paje'deyiz. Nungwi'ye oranla daha sessiz ve sakin olan, adanın doğu sahilindeki bu bölgede kalmaya karar veriyoruz. Çok az turistin göze çarptığı sahilde bulduğum hasır bir güneşlik altında dinleniyorum. Rüzgârın uğultusu ve hindistancevizi ağaçlarının hışırtısı eşlik ediyor yalnızlığıma.

Akşam yaklaşırken keşif amaçlı bir yürüyüşe çıkıyorum. Zanzibar'da bile görmediğim kadar güzel ve gösterişli evler, Paje'nin kalburüstü bir semt olduğunu ortaya koyuyor. Palmiye ağaçlarının tüm kıyıyı bir kolye gibi sardığı yolda birkaç balıkçı ile karşılaşıyorum. Nungwi'deki balıkçılara göre daha sıcak ve dost canlısı davranan bu insanlara kanım çok çabuk ısınıyor. Biraz İngilizce biraz Swahili dili ile anlaşabildiğim balıkçılardan havanın kararmasına yakın bir saatte ayrıldığımda Danimarkalı arkadaşlar ile rastlaşıyoruz. Akşam yemeğini birlikte yiyeceğiz. Ayışığının bembeyaz kumsala vurması ile aydınlanan sahilde ilerlerken denizin çok uzaklardan gelen sesini, çok eski bir şarkıyı anımsar gibi dinliyoruz...

Yorgun bir gecenin sabahı. Kurulmuş saat gibi kalkıp sahile indim; güneşin doğmasını bekliyorum. Uzaklarda, ellerinde çuvallarla suda gezinerek birşeyler toplayan kadınlar... Gece giden denizin yavaş yavaş geri gelmesiyle suya giren Paje köylülerinin sayısında da artış görülüyor. Gel-git sırasında kıyıya vuran yosunları toplayıp çuvallara dolduran kadınları izlerken kendi yaptığı mızrakla denize doğru yürüyen balıkçı Muhammet ile tanışıyoruz. Ahtapot avlamaya gideceğini, istersem ona eşlik edebileceğimi söylüyor. Bu muhteşem fırsatı kaçırmayarak Muhammet'in peşine takılıyorum. Çekilen denizin içindeki canlılar o kadar bereketli ki, yaklaşık birbuçuk saatte 4 tane ahtapot yakalamayı başarıyoruz. Ahtapot avı sırasında farkına varmadan öylesine ilerlemişiz ki geriye dönüp baktığımda suyun içindeki yüzlerce insanı görüyor ve dev bir tarlanın ortasında olduğumuzu anlıyorum.

Muhammet, köylülerin deniz yosunu topladığını ve bunları suyun içine diktikleri kazıklar arasında büyümeleri için iplere bağlayıp hasat zamanına kadar denizde bıraktıklarını anlatıyor. Hasat edip kuruttuktan sonra ihraç etmek için buradaki bir firmaya sattıklarını sözlerine eklerken, kimsenin deniz yosunu tarlasına girmemem için de ayrıca ikazda bulunuyor.

Sessiz Paje kıyılarında, yüzlerce insanın bir anda ortaya çıkarak çıt çıkarmadan işlerini yapması ve denizin yükselmesi ile tekrar hindistancevizi ağaçları arasında gözden kaybolması bu güzel adaya has insani manzaralardan en ilginciydi. Tıpkı Zanzibar'ın batı kıyısında yer alan Kizimkazi'deki yunusların insanlara dostça yaklaşmaları gibi.

Günübirlikçi turistlerin yunuslarla birlikte doğal ortamlarında yüzebilmek için geldiği Kizimkazi'de, Zanzibar'ın en eski binası bulunuyor. 12. yüzyılda Araplar tarafından yaptırılan Kizimkazi Cami, zaman içinde birkaç kez değişikliğe uğrasa da eski ruhunu kaybetmeden hâlâ ayakta duruyor.

Ertesi gün erken saatte yunuslarla yüzmek üzere rehberim bir tekne ayarlıyor. Sahilde beklerken balıktan dönen balıkçıların yakaladığı dev barakudalar dikkatimi çekiyor.

Balıklarla ilgilendiğimi gören bir balıkçı barakudanın bir tanesini satmak istiyor. Sırf muhabbet olsun diye balığın fiyatını soruyorum aldığım cevap oldukça komik; sadece 10 dolar...

Yunusların bölgesindeyiz ama ortada tek bir yunus yok. İki saati aşan arayış sonucunda bile yunusları görmek mümkün olmuyor. Teknenin sahibi balıkçı, bir gün önce yunusları ancak sabah erken saatlerde görebileceğimizi söylerken, bugün yunusların bu saatte uykuda olduğunu anlatıyor. Çok kızıyor ve siyah adamın beyaz adamı gerçekten aptal yerine koyduğu kanısına varıyorum.

Çaresiz geri dönmeye karar verdiğimiz sırada yunuslar bir grup halinde gözükerek sinirimizi yatıştırıyor. Yanlarına yaklaşırken gözlük ve şnorkeli takıp süratle suya atlıyorum. Birkaç saniye için bile olsa göz göze geliyorum yunuslarla ve sonra onlar, denizin derinliklerinde kaybolup gidiyorlar.

Suyun değişik derinliklerinde ortaya çıkan yunusları birkaç kez gördükten sonra geri dönüyoruz. Ancak, dönüşte deniz bir hayli çekildiği için tekneden açıkta bir yerde atlayarak, mercan kayalarının üzerinden dikkatlice yürüyerek kıyıya ulaşıyoruz. Gün boyu gelen turistleri yunuslara taşıyan balıkçılarla, kıyıdan çekilen denizin içinde, kabuklu canlıları akşam yemeği için toplayan siyahi insanlar çevre ile bütünleşerek yaşamayı öğrenmişler. Denizin nimetlerinden yararlanmayı çok iyi bilen bu insanlar için zaten başka bir seçenek de yok gibi...

Gece kaldığım bungalovun bahçesinde yakılan ateşin etrafına toplanan Zanzibarlı çocuklar, ipten yapılmış güneşlikleri ateşin etrafına topluyorlar. Boş bulduğum güneşliklerden birinin üzerine oturarak onlarla sohbet etmeye çalışsam da İngilizce bilmedikleri için başarılı olamıyorum. Çocukların hep bir ağızdan Swahili dilinde söyledikleri yerel şarkıyı anlamasam bile büyük keyif duyuyorum. Elektriğin olmadığı bu yerde gökyüzündeki binlerce yıldız, ateşin başındaki bu muhabbeti, sessiz tanıklar gibi izliyor. Çok uzaklarda, denizin üzerindeki ışıklarsa başka adaların göstergesi...

Adanın doğu sahillerinde yer alan Matemwa köyü ve Pwani ile Kiwengwa sahillerinde tamamen, zengin İsveç ve İtalyan turistlere hitap eden tatil köylerinde fiyatlar inanılmaz bir şekilde tırmanıyor. Bir servis tabağının bile İtalya'dan ithal edildiği bu köylerde her türlü lüksü bulmak mümkün. Ancak lüks peşinde değilseniz bu bölgeler, tavsiyelere şayan güzellikler sunmuyor, haberiniz olsun!

Zanzibar dünyadaki en iyi dalış noktalarından biri olarak kabul görmüş pek çok canlıya ev sahipliği yapan mercan yataklarını barındırıyor. Suyun altındaki rengi ve zenginliği sadece çevrenizi gözlemleyerek tahmin edebileceğiniz bir dünyayı keşfetme şansını sunuyor.

Mineral, bitki ve hayvan karışımı bir canlı türü olan ve ekolojik süreç içinde, hem atmosfer hem de insanoğlu için hayati bir öneme sahip olan mercanlar, 20. yüzyılda görebildiğimiz ama önümüzdeki yüzyılda görebileceğimizden şüphe duyduğum bir canlı grubu. Mercanları suyun altında büyük bir hayranlık içinde seyrederken ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum.

Gizemli ve romantik izler taşıyan Zanzibar Adası, Batılıların gözünde yüzyıllar boyunca hep efsanevi bir cennet olarak gizemini korumuş ve korumaya devam edecek gibi. Ve bence renkli kültürü, sıcakkanlı halkı ve doğayla bütünleşmiş yaşamı ile insana muhteşem görüntüler sunan hiç bitmeyecek bir film Zanzibar Adası...

BELGELER
Tanzanya'ya ve dolayısıyla Zanzibar'a girebilmek için vize gerekiyor. Vizeyi ülkeye girişte almak mümkün. İstanbul'da bulunan Fahri Konsolosluk'tan alacağınız vize olası sorunları önleyecektir. Vize harcı 20 $. Tanzanya'dan Zanzibar'a girişte de ayrıca pasaport ve gümrük kontrolü yapılıyor. İstanbul'daki Tanzanya Fahri Konsolosluğu çalışma saatleri hergün 14.00 - 17.30 arası.
Tel : 212-232 25 46

EN İYİ ZAMAN
Tropik bir iklime sahip olan Zanzibar Adası'nda sıcaklık yıl boyunca 26 derece civarında. Marttan mayısa kadarki dönem çok yağışlı. Ekim- kasım arası kısa yağmurların görüldüğü dönem. Haziran- ekim arası kuru mevsim ve kasımdan marta kadar da sıcak mevsim yaşanıyor. Yağışların çok yoğun olduğu mart- mayıs dönemi dışında her mevsim Zanzibar'a gidiş için uygun.

PARA
Zanzibar'daki para birimi Tanzanya Şilini. 1 ABD Doları 790 Tanzanya Şilini. Aralık 99'da 1 Tanzanya Şilini 665 TL'ye eşitti. Çarşı merkezlerinde döviz bozma büroları bulunuyor. Ancak pek çok yerde ABD Doları'nı da alışverişte kullanmak mümkün. Kredi kartı sadece büyük otel ve mağazalarda geçerli bunun dışında kullanım alanı çok kısıtlı.

DİL
Adada resmi diller Swahili ve İngilizce. Adanın nüfusu 720 bin. Nüfusun %97'si Müslüman. Geriye kalan nüfus ise Hindu ve Hıristiyanlardan oluşuyor.

SAAT FARKI
Türkiye'den bir saat ileride.
TELEFON
Türkiye'den Zanzibar'ı arama
00255-54+ telefon no.
Türkiye'den Dar es Salaam'ı arama
00255-51+ telefon no.
Tanzanya'dan Türkiye'yi arama
0090+ alan kodu+ telefon no.

ETKİNLİKLER
Baharat turu (Spice Tour)
Adada kurulmuş baharat ekim alanlarına yapılan tam günlük bir tur. Stone Town'da turistlerin en çok tercih ettikleri turların başında geliyor. Rehber eşliğinde yapılan tur sırasında yol üzerinde bulunan ve Araplar tarafından yaptırılan harem ve hamamlar da ziyaret ediliyor. Bu tur pek çok bitkiyi yakından tanıma şansı sağlıyor. Tur ücreti 10 $.

Tüplü dalış
Ada çevresindeki mercan kayalıkları dalgıçlar için oldukça cazip. Adanın çeşitli noktalarında bulunan dalış merkezlerinin düzenlediği dalış turlarına katılarak sualtının muhteşem dünyasını keşfedebilirsiniz. Tüm malzeme dahil dalış ücreti 35 $.
Zanzibar Dive Centre: P.O. Box 608 Zanzibar. Tel: 0812- 750 16.

Tekne turları
Stone Town ve çevresindeki adalara çeşitli tekne turları düzenleniyor. Stone Town yakınlarındaki Prison Island (Hapishane Adası) turistlerin en çok tercih ettiği adaların başında geliyor. Adanın batı sahilinde yer alan Nungwi'den özel mülk olan Mnemba Adası'na yapılan tekne turları sırasında şnorkelle dalmak imkân dahilinde. Biraz daha uzaktaki Pemba adasına Stone Town'dan tekne turları düzenleniyor.

Jozani Ormanı
Stone Town'dan günübirlik düzenlenen turlarla adaya özgü Red Colobus maymunları doğal ortamlarında izlenebiliyor. Tur sırasında orman içindeki kuş, kelebek ve yılan türleri de izlenebiliyor. Ormana giriş ücreti 8 $.

Yunuslarla yüzme
Adanın doğu sahilinde yer alan Kizimkazi sahilinde şanslıysanız yunuslarla birlikte yüzebilirsiniz. Stone Town'dan buraya günübirlik turlar düzenleniyor. Erken saatlerde yapılan turlarda yunusları görme şansı daha yüksek, çünkü fazla kalabalıkta yunuslar ortaya çıkmıyor.
Tur ücreti kişi başı 10 $.

Stone Town
Çeşitli firmalar kişi başına 15 $'a 2 ila 4 saat arasında süren Stone Town turları düzenliyor. Ancak bu tura katılmak yerine 3 bin Tanzanya Şilini'ne alacağınız bir haritayla şehri kendiniz de keşfedebilirsiniz.

RESTORAN
Zanzibar, deniz ürünleri açısından tam bir cennet. Fiyatlar da her bütçeye hitap ediyor. Akşamları Frodhani bahçesine kurulan açık hava lokantalarından seçeceğiniz mönülerle oldukça ucuza karnınızı doyurabilir ve çok çeşitli yemekleri tatma şansına sahip olabilirsiniz. Eğer ayaküstü yemekten hoşlanmıyorsanız yine Frodhani bahçesinde bulunan Blues Restaurant'ta kişi başı

10-15 $'a yemek yiyebilirsiniz. Ayrıca, doğu ve batı sahillerindeki bungalovların restoranlarında da yemek imkânı var. Baharia Restaurant Serena Inn Oteli'ndeki restoranda dünya mutfaklarından örnekler bulmak mümkün. Fiyatları diğer restoranlara kıyasla yüksek ama servis kusursuz.
Tel: 231 1015

Pagoda Chinese Restaurant Afrika'da Çin yemeği yemek isteyenlere.
Tel : 234 688

Emerson's & Green Tower Top Restaurant Özellikle akşam yemekleri için turistler tarafından tercih edilen bu restoranda rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Yalnızca güneşin batışını seyretmek için bile bu restorana gitmeye değer.
Tel : 230 171

YOLCULUK
Emirates Hava Yolları
Pazartesi, Çarşamba ve cumartesi günleri İstanbul'dan Dubai aktarmalı Dar es Salaam uçuşları var.
Tel: 212-293 50 50
KLM
Salı, cuma ve cumartesi günleri İstanbul'dan Amsterdam aktarmalı Dar es Salaam uçuşları var.
Tel : 212-230 03 11
Mısır Hava Yolları (Egypt Air) Cuma günleri Kahire aktarmalı Dar es Salaam uçuşları var.
Tel : 212-231 11 26
Gulf Air
Zanzibar'a cumartesi ve pazartesi günleri Bahreyn aktarmalı uçuşları var.
Tel: 212-231 34 50

ZANZİBAR'A ULAŞIM
Uçakla Dar es Salaam'a kadar gidildiğinde limandan Zanzibar Adası'na deniz yoluyla ulaşmak mümkün. 5 şirket günün çeşitli saatlerinde deniz otobüsü seferleri düzenliyor.

Oldukça temiz deniz otobüsleriyle yapılan yolculuk yaklaşık 1 saat 45 dakika sürüyor, tek yön 30$. Adada ulaşım otobüslerle sağlanıyor. Turist minibüsleri ile adanın herhangi bir yerine fiyatta pazarlığınızı yaparak gidebilirsiniz.

Sea Express Services: 054-233 002 (Zanzibar), 051-137 049 (Dar es Salaam).
Azam Marine: 054-231 655 (Zanzibar), 051-123 324 (Dar es Salaam).
Sea Star Services: 0812-783 752 (Zanzibar), 051-139 996 (Dar es Salaam).
Flying Horse: 054-233 031 (Zanzibar), 051-245 04 (Dar es Salaam)
Mega Speed Liners: 054-232 423 (Zanzibar), 051-110 807 Dar es Salaam).

OTO KİRALAMA
Otomobil kiralamak için uluslararası ehliyet gerekli. Eğer yoksa günlük 3 bin Tanzanya Şilini karşılığında geçici kullanma belgesi alabilirsiniz.
Günlük araba kiraları 30 $. civarında.
Marlin Tours & Safaris:
232 378 / 231 283

TAKSİ
Taksi ücretleri Stone Town dahilinde fikslenmiş durumda. Gündüz bin Şilin, gece 2 bin Şilin. Havaalanı, şehir merkezi arası 4 bin Şilin.

UYARILAR- SAĞLIK
Ülkeye girmeden 10 gün önce sarı humma aşısı yaptırmış olmak gerekiyor. Zanzibar'da kalınan süre boyunca aşı karnesinin sürekli taşınması zorunlu. Ayrıca tablet sıtma ilaçları bulundurmak da yararlı olacaktır. Sivrisineklere karşı sıvı sivrisinek kovucu da bulundurun. Zanzibar'da yankesicilik ve gasp olaylarına rastlanabiliyor. Bu yüzden özellikle de geceleri tenha yerlerde dolaşmamak; fotoğraf makinesi, mücevher ve saat gibi değerli eşyaları dikkat çekici şekilde sergilememek gerekiyor.

Diğer bir sorun da arakadaşlık etmek istermiş gibi görünüp turistleri dolandıran ya da alışveriş yaptırtan gençler.

"Beach Boyz" adı verilen bu gençler plajda, sokakta yanınıza yaklaşıp muhabbet etmek isteyecek, daha sonra size araba kiralamayı, otel bulmayı veya alışverişe götürmeyi teklif edecekler. Bütün bunları yapmasanız bile sizi rahat bırakmak için para vermenizi isteyebilirler.

Yazı ve fotoğraflar: Alp Alper